Potassium Bilgi Platformu - Seytan Nedir

Potassium Bilgi Platformu

Seytan Nedir

Şeytan Nedir?

Şeytan'ı gerçekten tanımak ister misiniz? Onun ne kadar zavallı, ne kadar âciz, ne kadar ucube, ne kadar riyakâr ve ne kadar sahtekâr olduğunu görmek istiyorsanız eğer , Kur'ân-ı Kerim âyetleri ışığında yaptığımız açıklamaları dikkatle okumanız yeterli olacaktır. Şeytan'ın bizim üzerimizde hiç bir sultanlığı yoktur aslında. İnsanları kandırarak kendini güçlü göstermek, onun en büyük oyunudur. Allah-u Tealâ, Sad Sûresinde şöyle buyurmaktadır:

 

بسم الله الرحمن الرحيم

 

Fe izâ sevveytuhû ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehû sâcidîn (sâcidîne).

Böylece onu sevva ettiğim ve onun içine rûhumdan üflediğim zaman, derhal ona secde ederek yere kapanın. (Sad Sûresi, ayet:72)

 

Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûn (ecmaûne).

Bunun üzerine, meleklerin hepsi birden secde etti. (Sad Sûresi, ayet 73)

 

İllâ iblîs (iblîse), istekbere ve kâne minel kâfirîn (kâfirîne).

İblis hariç ki, o kibirlendi ve kâfirlerden oldu. (Sad Sûresi, âyet 74)

Bu âyet-i kerimelerden de anlaşıldığı gibi Allah'ın emrine itirâz eder bir hüviyette olan iblis, kendisi gibi insanları da Allah'ın emirlerine itaat etmekten alıkoymaya çalışmaktadır. İblis'in Allahû Tealâ'nın emrine nasıl karşı geldiği, Araf Sûresi'nde de açık ve kesin olarak ifâde edilmiştir.

 

Ve lekad halaknâkum summe savvernâkum summe kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs (iblîse), lem yekun mines sâcidîn (sâcidîne).

Ve andolsun ki; sizi Biz yarattık. Sonra size suret (şekil) verdik. Sonra meleklere: “Âdem (A.S)'a secde edin.” dedik. İblis hariç, secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı. (Araf Suresi, âyet 17)

 

Kâle mâ meneake ellâ tescude iz emertuk (emertuke), kâle ene hayrun minh (minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn (tînin).

(Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “Sana (secde etmeyi) emrettiğim zaman, seni secde etmekten men eden nedir?” İblis: “Ben ondan hayırlıyım,beni ateşten ve onu nemli topraktan (balçıktan) yarattın.” dedi. (Araf Suresi, ayet 12)

 

Kâle fehbit minhâ fe mâ yekûnu leke en tetekebbere fîhâ fahruc inneke mines sâgirîn (sâgirîne).

( Allahû Tealâ): “Öyleyse oradan in! Artık orada senin kibirlenmen olmaz. Hemen oradan çık. Muhakkak ki, sen alçaklardansın.” buyurdu. (Araf Suresi, ayet 13)

 

Kâle enzırnî ilâ yevmi yub'asûn (yub'asûne).

(Şeytan): “Beas gününe (dirileceğimiz güne, kıyâmet gününe) kadar bana izin (mühlet) ver.” dedi. (Araf Suresi, 14)

 

Kâle inneke minel munzarîn (munzarîne).

(Allahû Tealâ): “Muhakkak ki sen izin (mühlet) verilenlerdensin.” buyurdu. (Araf Sûresi, âyet:15)

 

Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm (mustekîme).

(İblis): “Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîmin'e onlara karşı (mani olmak için) oturacağım.” dedi. (Araf Sûresi, âyet:16)

 

Sümme le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn (şâkirîne).

Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın. (Araf Sûresi, âyet:17)

 

Leanehullâh (leanehullâhu), ve kâle le ettehizenne min ibâdike nasîben mefrûdâ (mefrûdan).

Allah, ona (Şeytan'a) lânet etti. O da dedi ki: “Elbette ben, Senin kullarından belirli bir pay edineceğim." (Nisa Sûresi, âyet:118)

İblis, son derece kurnaz bir mahlûktur ve bu âyet-i kerîmelerden de anlaşıldığı gibi tek görevi, Allahû Tealâ tarafından yeryüzüne halife kılınan insanı, Allah'ın yolu olan Sırat-ı Mustakîm'den saptırarak kendisi ile birlikte cehenneme sürüklemektir. İblis, amacına ulaşabilmek için çeşitli yöntemlere başvurur. Aslında yaptığı tek şey, insanları kandırmaktır. İnsanlara zaafı istikametinde yaklaşıp o konuda ilham eder ve onlara fuhuş ve münkerle emreder. Allahû Tealâ, Kur'ân-ı Kerim'de bu konuya da açıklık getirmiştir.

 

Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fil ardı ve le ugviyennehum ecmeîn (ecmeîne).

(İblis şöyle) dedi: “Rabbim, beni azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde (azgınlığı) süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağım.” (Hicr Sûresi, âyet:34)

Şeytan, insanlara yeryüzünü süslü gösterip dünyadaki geçici zevkleri tutku haline getirir. Bunu yapmaktan muradı, insanlara Allah sevgisini unutturmaktır. Mal-mülk, şöhret, makam, iktidar arzusu ve tutkulu şekilde insan sevmek… Bunların hepsi de Şeytan'ın bir tuzağıdır. Allah'ın buradaki koruma sistemi ise muhlis kulları üzerinedir. Şeytan, onlara asla zarar veremez. Allah-û Tealâ buyuruyor ki:

 

İllâ ıbâdeke minhumul muhlasîn (muhlasîne).

Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna. (Hicr Sûresi, âyet:40)

 

Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mûminîn (mûminîne).

Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece müminleri oluşturan bir fırka (Allah'a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular. (Sebe Sûresi, âyet:20)

 

Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhum ecmaîn (ecmaîne).

Cehennemi mutlaka seninle ve onlardan sana tâbî olanların hepsiyle dolduracağım. (Sad Sûresi, âyet:85)

Şeytan'ın insanların üzerinde hiç bir etkisi olmadığını söylemiştik. Allahû Tealâ bu konuyu da Kur'ân-ı Kerim'de net olarak ifade etmiştir .

 

Ve mâ kâne lehu aleyhim min sultânin illâ li naleme men yûminu bil âhireti mimmen huve minhâ fî şekk (şekkin), ve rabbuke alâ külli şeyin hafîz (hafîzun).

Onun (iblisin) onlar üzerinde bir sultanlığı (nüfuzu, tesiri) yoktu. Ahirete (hayatta iken ruhunu Allah'a ulaştırmaya) inanan kişi ile ondan (Allah'a ulaşmaktan) şüphe içinde olanları bilmemiz için (iblisle onları imtihan ettik). Ve senin Rabb'in her şeyi hıfzedendir (koruyan, gözeten). (Sebe Sûresi, âyet:21)

Allahû Tealâ, mü'min kullarını koruyacağını vaat ederek insanları şeytana karşı uyarmaktadır.

 

Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumuş şeytânu kemâ ahrece ebeveykum minel cenneti yenziu anhumâ libâsehumâ li yuriyehumâ sev'âtihimâ innehu yerâkum huve ve kabîluhu min haysu lâ terevnehum innâ cealneş şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ yu'minûn (yu'minûne).

Ey Âdemoğulları! Şeytan, sizin ebeveyninizi (anne ve babanızı), onların ayıp yerlerinin görünmesi için elbiselerini soyarak, cennetten çıkardığı gibi sakın sizleri de fitneye düşürmesin. Muhakkak ki; o ve onun kabilesi (topluluğu), sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Muhakkak ki; Biz şeytanları mü'min olmayanlara dost kıldık. (Araf Sûresi, âyet:27)

Âyette geçen Şeytan ve kabilesi, Şeytan'ın yeryüzündeki yardımcılarıdır. "İnsan şeytanlar", "cin şeytanlar" ve "şeytan şeytanlar" olmak üzere üç grupturlar. Allah-û Tealâ Kur'ân-ı Kerim'inde onlara TAĞUT adını vermiştir. Onlar, İblis'e itaat ederek yeryüzünde ona hizmet ederler. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırıp Şeytan'ın tayfasına katmak ve cehenneme götürmek için ellerinden geleni yaparlar.

 

Ve ihvânuhum yemuddûnehum fîl gayyi summe lâ yuksirûn (yuksirûne).

Ve onların (şeytanların) kardeşleri onları cehenneme sürüklerler. Sonra (bundan) vazgeçmezler. (Araf Sûresi, âyet:202)

 

Leanehullâh (leanehullâhu), ve kâle le ettehizenne min ibâdike nasîben mefrûdâ (mefrûdan).

Allah, ona (Şeytan'a) lânet etti. O da dedi ki: “Elbette ben, Senin kullarından belirli bir pay edineceğim." (Nisa Sûresi, âyet:118)

 

Ve le udillennehum ve le umenniyennehum ve le âmurennehum fe le yubettikunne âzânel en'âmi, ve le âmurennehum fe le yugayyirunne halkallâh (halkallâhi), ve men yettehıziş şeytâne veliyyen min dûnillâhi fe kad hasire husrânen mubînâ (mubînen).

Onları elbette dalâlette bırakacağım ve onları enaniyyeyi emrederek kuruntulara düşüreceğim ve onlara k esin olarak emredeceğim ve onlar, davarların kulaklarını kesecekler ve onlara emredeceğim, Allah'ın yarattıklarını değiştirecekler ve kim, Allah'tan gayrısını, şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsranla hüsrana uğramıştır. (Nisa Sûresi, âyet:119)

 

Yeıduhum, ve yumennîhim, ve mâ yeıduhumuş şeytânu illâ gurûrâ (gurûren).

(Şeytan) onlara vaad eder. Onları emaniyyeye düşürür, kuruntuya düşürür. Oysa ki; şeytanın, onlara vaadi sadece aldatmadır (aldatmaktan başka bir şey vaadetmez). (Nisa Sûresi, âyet:120)

Âyet-i kerimelerden de anlaşıldığı gibi şeytan insanlara Allah'ın emrettiği şeyin aksini emreder. Allah'ın emirlerinin dışında yaptığınız herşeyde biliniz ki mutlaka şeytanın ilhamı vadır. Şeytanın en temel hedeflerinden biri de insanları mutsuz kılmaktır. O, hiç kimsenin mutlu olmasını istemez. İşte nerede mutsuzluk varsa orada mutlaka iblis vardır. İnsanları geçmişleri ile oyalar, hesaplaştırır. Allah'ı düşünmelerini engelleyerek vakitlerini boşa harcamalarını sağlar. Nitekim insanlarla konuştuğunuzda şu cevabı alırsınız: “ O kadar çok problemim var ki, Allah'ı hiç düşünemiyorum. Problemlerimi bir halledeyim, o zaman görevlerimi yerine getireceğim” . Bu düşüncenin iblisten geldiği açıkça ortadadır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

 

İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh (zikrallâhi), ulâike ızbuş şeytân (şeytâni), e lâ inne hızbeş şeytâni humul hâsirûn (hâsirûne).

Şeytan onları bağladı. Allah'ı zikretmeyi unutturdu. İşte bunlar, şeytanın tarafını tutan kimseler, şüphesiz hep hüsrana düşen kimselerdir. (Mücâdele Sûresi, âyet:19)

 

Ve men ya'şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn (karînun).

Ve kim Rahmân'ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur. (Zuhruf Sûresi, âyet:36)

Karşılaştığımız her türlü musibetin tek çözümü Allah'tandır. Ancak iblis insanlığa bunu da unutturmuştur. Yalancı ve sahtekâr olmasına rağmen ne yazık ki insanları kendisine inandırmayı başarmıştır.

 

Fe izâ kare'tel kur'âne festeız billâhi mineş şeytânir racîm (racîmi).

Öyleyse Kur'ân-ı Kerim'i okuduğun zaman recmedilmiş (taşlanmış) şeytandan hemen Allah'a sığın. (Nahl Sûresi, âyet:98)

 

İnnehu leyse lehu sultânun alellezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn (yetevekkelûne).

Çünkü onun, âmenû olanlar ve Rab'lerine tevekkül edenler üzerinde bir sultanlığı (yaptırım gücü) yoktur. (Nahl Sûresi, âyet:99)

 

İnnemâ sultânuhu alellezîne yetevellevnehu vellezîne hum bihî müşrikûn (müşrikûne).

Onun (şeytanın) sultanlığı (yaptırım gücü) sadece ona (şeytana) yönelenlerin ve onunla (şeytanla), Allah'a şirk koşanların üzerindedir (onları etkiler). (Nahl Sûresi, âyet:100)

 

Ke meseliş şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbel âlemîn (âlemîne).

Şeytan'ın durumu gibi; çünkü insana "İnkâr et." dedi, inkâr edince de, "Gerçek şu ki; ben senden uzağım. Doğrusu ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım." dedi. (Haşr Sûresi, âyet:16)

İblis, kıyâmet günü insanlara şöyle söyleyecektir: “Benim sizin üzerinizde bir sultanlığım yoktu. Sadece sizi davet ettim. Siz de icabet ettiniz.Artık beni kınamayın ben sizin yardımcınız değilim.Siz de benim yardımcım değilsiniz. Muhakkak zalimlere acı bir azap vardır.”

 

Ve immâ yenzeganneke mineş şeytâni nezgun festeiz billâh (billâhi), innehu semîun alîm (alîmun).

Ve fakat Şeytan'dan sana bir dürtü gelirse, hemen Allah'a sığın. Muhakkak ki, O, işitendir, bilendir.(Araf Sûresi, âyet:200)

Şeytan'ın insana yaklaşmasına vesile olan bir kapı da gaypten haber vermesidir. O, insanları bu yolla kendisine bağlamaya çalışmaktadır. Önceleri fallarla bir iki doğru şey söyleyip insanları kendine bağlayan şeytan, daha sonra araya yalanlar katarak onları kandırır. Büyü, fal ve hüddam ile uğraşanlar, belirli bir süre sonra şeytanın etki alanına girip ona hizmet etmeye başlarlar. Şeytan, hizmetinden memnun kaldığı ve emirlerine itaat eden kişiye belirli bir süre sonra kendi zatını gösterir. Ondan sonra buradan kurtuluş yoktur. Zamanımızda şeytana hizmet edenler gittikçe çoğalmaktadır. Satanistler, titanlar, zülmânî ilimlerle uğraşanlar bilerek, görerek ve isteyerek ona hizmet etmektedirler. Bu insanlar, şeytanı kendi efendileri olarak isimlendirmişlerdir. Şeytan'ın korkunç yüzü belirli bir süre sonra onlarda da tecelli etmeye başlar. Giyinişleri, davranışları, makyajları, dinledikleri müziklerle hep Şeytan'ı çağrıştırırlar. Nasıl ki Allah dostlarında Allah'ın nûru varsa onlarda da şeytanın karanlık yüzü tecelli etmiştir. Amaçları insanlara kötülük edip onları üzmek ve mutsuz etmektir. İnsanları öldürmek, onlara zarar vermek, alay etmek ve bundan garip bir zevk almak onlara has bir davranıştr.

Peki Allah'ın vaadi neydi? Allah-û Tealâ buyuruyor ki: “Îmân eden kullarımı koruyacağım, şeytan onlara bir zarar veremez”. Öyleyse şeytandan korunmanın tek bir yolu vardır. Bir Allah dostunu, Allah'ın bir velîsini kendine bent edip, hıfz edilmek. Kaf-32'de ifade edildiği gibi kişi Allah tarafından korunduğu zaman kimse ona zarar veremez.

 

Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz (hafîzin).

İşte vaat olduğunuz şey (bu cennettir). Bütün evvab (Allah'a ruhu ulaşmış ve sığınmış) ve hafiz (başları üzerinde devrin imamının ruhunu muhafız olarak taşıyan) olanlar için. (Kaf Sûresi, âyet:32)

Allah-û Tealâ buyuruyor ki: “Ey âmenû olanlar! Nefsinizi teskiye etmek üzerinizedir. Siz hidayete erdiğiniz zaman dalâlette olanlar size zarar veremez.”

Dalâlette olanların şeytanın dostları olduğunu kabul edersek hidayette olanlar da Allah'ın dostlarıdır. Öyleyse Allah kime dosttur? Velîsine yani evliyasına dosttur.

 

E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn (yahzenûne).

Muhakkak ki Allah'ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi? (Yunus Sûresi, âyet:62)

 

Ve lekad cealnâ fis semâi burûcen ve zeyyennâhâ lin nâzırîn (nâzırîne).

Andolsun ki Biz, semada burçlar kıldık. Ve bakanlar için onu süsledik. (Hicr Sûresi, âyet:16)

 

Ve hafıznâhâ min kulli şeytânin recîm (recîmin).

Ve Biz, onu taşlanmış şeytan (lar)ın hepsinden muhafaza ettik. (Hicr Sûresi, âyet:17)

 

Ve lekad zeyyennes semâed dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîni ve a'tednâ lehum azâbes saîr (saîri).

Andolsun Biz, en yakın olan göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip donattık ve bunları, şeytanlar için taşlama birimleri (rücum) kıldık. Onlar için çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık. (Mülk Sûresi, âyet:5)

Bütün bu âyet-i kerimlerden anlaşılıyor ki, insanlar için iki seçenek vardır. İnsanlar ya şeytanın yolunu (gayy yolu) yol edinecekler ve şeytana dost olacaklardır. Yada Allah'ın yolunu (rüşt yolu) yol edinip Allah'a dost olacaklardır. Allah'a yönelmiş bir kalp size ne söylüyorsa, ne yapmanızı emrediyorsa, biliniz ki, O Yaratan'ın sesidir. Bir varlığı yaratıcısından daha çok kim sevebilir? Kim onu yaratıcısından daha çok korumak, kollamak isteyebilir. O yarattı, sevdiği için… Ve yalnızca mutlu olmanızı istediği için. Zaman zaman yüreğinizin acıtılmasına izin veriyorsa, biliniz ki, bu O'na sığınmanızı sağlamak içindir. Yüreği acımayanlar, O'nun rahmetine sığınma ihtiyacı duymayanlardır.

Ve yaşam devam ettiği sürece, yüreğiniz size hep bir şeyler fısıldayacaktır. Ne zaman bir güzellikler demetinin içinde buluverseniz kendinizi, orada Allah vardır. Ne zaman içinizdeki ses, sizi karanlığa yönlendiriyorsa, o şeytanın sesidir. Allah'a yönelenler, yalnız güzellik içre olurlar. Şeytana tâbî olanlarsa sonsuza dek karanlığa mahkûmdurlar. Öyleyse seçim sizin. Dilerseniz, mutluluğa yelken açan bir geminin üzerinde olursunuz. Dilerseniz sonsuza kadar karanlığa yol alırsınız.



Kaynak


 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol