Potassium Bilgi Platformu - Dunyanin En Gizemli 10 Mezari

Potassium Bilgi Platformu

Dunyanin En Gizemli 10 Mezari

Dünyanın En Gizemli 10 Mezarı


Dünyanın muhtelif ülkelerinde yapılan dev mezarların önemli bir kısmının sırrı bugün bile çözülemedi.İşte dünyadaki en esrarengiz 10 mezar ve bu mezarların şaşırtan hikaye ve görüntüleri...




1- Newgrange/İRLANDA

İrlanda'nın Newgrange bölgesindeki bu yığılı mezar dünyanın ayakta kalan en eski mezarlarından birisidir.MÖ 2.900 ile 3.300 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır.Dairesel toprak yığını şeklinde yapılmıştır.





2-Tana Toraja / ENDENOZYA

Dünyanın en karmaşık cenaze törenlerinin düzenlendiği yer.Birisi öldüğünde cenazesine bütün şehir katılırdı.Cenaze törenleri günlerce hatta aylarsa sürerdi.O tarihte yaşayanlar ahiret hayatının kademeli olarak başladığına inanırdı.Törenleri anlatması açısından mezarın kenarlarındaki taşlar oyulur,

cenaze törenini balkonlarından izleyen insanların görüntülerinin heykeli ölünün mezarının yanına yerleştirilirdi.





3-Westminster Abbey/LONDRA


10.yy'da gotik rahipleri tarafından Westminster manastırında kuruldu.Zamanın kralları taş giyme törenlerini bu manastırda yapardı.O yüzdende bu manastırdaki mezar bölümleri önceleri krallar için yapıldı.Ancak daha sonra bu manastır Aristokratlar, bilim adamları, şairler ve yazarlar için kullanıldı.Westminster manastırında Charles Dickens, İsaac Newton ve Darwin burada bulunuyor





4-Mısır Piramitleri


Dünyanın en ünlü lahitidir.Firavunlar için yapılmış sırrı hala çözülememiş gizemli bir yapıdır.MÖ.2.650 yılında tamamlandı.Dünyanın yedi harikasından günümüze kadar ulaşan tek eser, Mısır'daki Keops Piramididir. Mısır'ın başkenti Kahire yakınındaki Nil Nehrinin batısında bulunan Giza Yaylasında

bulunmaktadır.


Keops Piramidinin yanında biraz daha küçük olan Kefren ve Mikorinos piramitleri bulunmaktadır. Ayrıca, içlerinde prenseslere ve firavunun en yakın yardımcılarına ait mumyaların bulunduğu beş piramit daha vardır.


Büyük Piramit de denen Keops Piramidi, M.Ö. 2800 yıllarına doğru hüküm süren Mısır'ın 4. Sülale devri hükümdarlarından Keops'un mezarıdır. İkinci büyük piramit, Keops'un kardeşi olan ve O öldükten sonra firavun olan Kefren'e aittir. Küçük piramitise M.Ö. 2500'lü yıllarda hüküm süren Mikerinos'a aittir.Keops Piramidinin yüksekliği 138 metredir. Tepeden 10 metre kadar

aşınmıştır.Bazıları 10-15 ton ağırlığında olan 2.300.000 adet blok taşın üst üste yığılmasıyla oluşturulmuştur. Bir kenarı 227 metre olan dörtgen tabanı 50.524 metrekarelik bir alanı kaplar. Piramidin iç ortasında, tepeden 100 metre kadar aşağıda ve tabandan40 metre kadar yukarıda firavunun odası vardır. Firavunun mumyası, hazinesi ve özel eşyası bu odaya konmuştur. Oda 10,5 metre uzunlukta, 5 metre genişlikte ve 6 metre yüksekliktedir. Buraya 50 metrelik bir dehlizden girilir. Biri kraliçeye ait olan iki oda daha vardır.Tarihçi Herodot'a göre, ağır granit blokları, piramidin üst bölümlerine çıkarmak için 925 metre boyunda, 19 metre genişlikte bir rampa yapılmıştır.


Sadece bu rampanın yapılması bile 10 yıl sürmüştür. Bu muazzam

mezar, üç ayda bir toplanan 100.000 esirin çalışmasıyla 30 yılda

tamamlanmıştır. Daha sonra da Keops'un ve eşinin mumyalanmış cesetleri bu mezara yerleştirilmiştir





5-Valley of the Kings/MISIR


Mısır'da bulunan Krallar Vadisi dünyanın bilinen en eski arkeolojik alanıdır.1922'de keşfedilen buradaki mezarlarda Firavunlar bulunuyordu.Lahitler açıldığında içerisinde zehirli gazlar bulunduğu ortaya çıktı.Bu gazlar lahitleri açanlanların zehirlenmesine neden oldu.


Eski Mısırlılar yazılı tarihleri boyunca Güneş'e bir tanrı olarak taptılar. Birçok değişik tanrı—Ra ya da Re, Amon ve ikisinin bileşimi Amon-Ra da dahil—Güneş kürenin farklı görünümlerinin dışavurumları sayılmaktaydı. Ama İÖ 1353-1336 arasında hüküm süren radikal firavun Ahenaton bir tanrıyı,

Güneş'in saçtığı sıcaklığın cisimleşmiş ifadesi Aton'u neredeyse tek başına egemen konuma yükseltti. Diğer tanrılara adanmış tapınakları ve onları anmak için düzenlenen geleneksel şenlikleri yasaklayarak, Aton için yeni tapınaklar dikti ve ona tapanların hayat verici ışınlarını bedenlerinde hissetmeleri için tapınakların üstünü boş bırakarak gökyüzüne açık tuttu





6-Catacombs of Paris /FRANSA


1.700'lü yıllarda Paris'te meydana gelen veba gibi salgın hastalıklardan ölenler kilisenin kararıyla , kireç ocaklarında yakıldı.Bu maksatla yerin altına yapılmış odalarda binlerce insan kireçlenek ortadan kaybedildi.Kilise tarafından adeta bir vahşet yapılarak yapılan dehşetengiz ceset odalarının varlığı uzun süre bilinmiyordu.Ta ki 1.844 yılında ilk kazılarda

odalar ortaya çıkarılıncaya kadar bu konu gizli kaldı.Ardından yapılan Paris Metrosu'nun inşaatı sırasında bütün Paris'in altının mezar odalarıyla dolu olduğu görüldü.Ortaya çıkarılan bu odalarda görüntüler gerçekten dehşet vericiydi.Hemen her odada yüzlerce insan kafası ve iskeleti bulundu





7-Terracota Army / ÇİN


Çin’in batısındaki Xi’an kentinde bulunan Qin Shihuang Mezarlığı, dünyanın en büyük çaplı, ilgi çekici ve zengin içeriğe sahip imparator mezarlıklarından biridir. Mezarlıkta Qin Shihuang’e eşlik eden heykel ordusu çukuru, Mısır piramitleriyle kıyaslanarak, “Dünyanın 8. Harikası” olarak adlandırılıyor.


Qin Shihuang (M.Ö 259-M.Ö 210), Çin feodal toplumunun ilk

imparatoruydu. Çin tarihindeki çok tartışmalı kişiliklerden biri olan Qin Shihuang, Çin’i birleştirdikten sonra, ortak para, yazı, uzunluk, hacim ve ağırlık birimlerini uygulama gibi, toplumsal ekonomiyi ve kültürel gelişmeyi hızlandıran bir dizi önlem aldı. Qin Shihuang aynı zamanda, kuzeydeki azınlıkların saldırılarından korunmak için, özel olarak Çin Seddi’ni inşa

ettirdi. Bu önlemler Qin Shihuang’ın, Çin tarihinde tanınmış bir siyasetçi olmasını sağladı. Diğer yandan da Qin Shuhiang, çok zalim bir insandı ve savurgan bir yaşam sürdürdü. Qin Shihuang, insanların düşüncelerini sınırlamak için, “kitapları yakma, bilginleri canlı olarak gömme” girişiminde bulundu. Qin Shihuang, Qin hanedanı yönetimini korumak için, kendisinin yönetim düşüncesine “aykırı” olan kitapları yaktırdı hatta

kendisiyle farklı görüşlere sahip olan bilginleri canlı olarak gömdürdü.


Ayrıca, Qin Shihuang, kendi döneminde, emek gücünü aşırı kullanarak ve aşırı para harcayarak, kendi mezarını ve çok lüks bir saray olan A’fanggong Sarayı’nı inşa ettirdi. Qin Shihuang, Çin’in birleştirdikten hemen sonra, kendi mezarının inşasını başlattı. Qin Shihuang, mezarı inşa ettirmek için 700 bin kişi kullandı. Mezar, 40 yıl boyunca, yani imparator ölünceye kadar

bile tamamlanmamıştır.Qin Shihuang Mezarı, Çin’in Sha’anxi eyaletinin Xi’an kenti civarındaki Lishan bölgesinde bulunuyor. 56 kilometrekareyi kapsayan mezarın temeli, dörtgen şeklinde. Temeli güneyden kuzeye 350, doğudan batıya 345, yüksekliği

ise 76 metreye ulaşır. Mezar, genel olarak bakıldığında piramit şeklinde görünür. Çinli arkeologların yaptığı kazılara göre, Qin Shihuang’ın mezarı etrafında 500’den fazla mezar daha var. Bu mezarlar arasında, Qin Shihuang’ın bakırdan yapılan at arabasına binmesini gösteren çukur, sarayda atların korunduğu ahırları anlatan çukur ve Qin hanedanı döneminde milyonlarca asker bulunduğunu simgeleyen heykel ordusu çukurları bulunuyor.


Yeraltı Heykel Ordusu, dünyanın 8. harikası olarak kabul ediliyor. Bu harika yapıt, rastlantıyla bulundu. 1974 yılında yerel köylüler kuyu kazarlarken, birçok kırk çömlek parçasını buldular. Köylüler, önce bunları hiç dikkate almadı. Ancak bir arkeolog, kırık çömlek parçalarını görünce, bunun büyük

bir buluş olduğunu hemen anladı ve durumu, ilçe tarihi eserler müdürlüğüne bildirdi. Böylece dünyayı sarsan Yeraltı Heykel Ordusu bulundu. Şu ana kadar 500 asker heykeli, tahtadan yapılmış savaş 18 arabası, 100’den fazla at heykeli çıkarıldı.


Bu heykel askerlerin ortalama boyu, 1 metre 80 santimetre civarında. Gerçek bir kişiymiş gibi görünen bu heykel askerlerin her birinin yüz ifadesi farklıdır. Tüm bunlar, Qin hanedanı döneminde heykel sanatının eriştiği üst düzeyi yansıtır.

Yeraltı Heykel Ordusu, tüm dünyaca beğeniliyor. Yabancı turistler çok uzaklardan Çin’e gelerek, Yeraltı Heykel Ordusu’nu ziyaret ediyor. Bazı ülkelerin liderleri de Çin ziyaretleri sırasında, Yeraltı Heykel Ordusu’nu ziyaret talebinde bulunuyor.


Eski ABD Başkanı Ronald Reagan, Yeraltı Heykel Ordusu’nu, “insanlığın büyük mucizesi” olarak değerlendirmişti.

Tarihi eserler koruma teknolojisinin şartları ve Çin hükümetinin Qin Shihuang Mezarı’nı daha iyi koruma isteğinden dolayı, imparatorun ana mezarını kazma planı şimdilik yok. Son yıllarda, Qin Shihuang Mezarı’nın civarındaki mezarlarda 50 binden fazla önemli tarihi eser bulundu. Bunlar arasında nadir görülen ve çok değerli bakır at arabaları, çok dikkat çekicidir.


Bakır at arabası, 1980 yılında Çinli arkeologlar tarafından bulundu. Bu tür at arabası, esas olarak bakırdan yapılmıştır.


Arabada altın ve gümüşten yapılan süs eşyaları vardır. İncelikle tasarlanan bu bakır at arabası, gerçek at arabasından biraz küçüktür. Titizlikle taklit edilen bu at arabasını gördüğünüzde, Qin Shihuang’ın arabada oturuş şekli bile gözünüzün önüne gelir.

Etrafındaki mezarların içeriklerine ve Çin tarihi kitaplarındaki kayıtlara göre, Qin Shihuang Mezarı, zamanın Qin hanedanının durumunu gösterir. Qin Shihuang öldükten sonra da yönetim sürdürmek isterdi. Ancak, Qin Shihuang’ın ölümünden yalnızca üç yıl sonra, Qin hanedanı, köylü ayaklanmasıyla yıkıldı.


Çin imparator mezarları arasında en büyük çaplı olan, çok değerli eserlerin gömülü bulunduğu Qin Shihuang Mezarı, 2 binden fazla yıldır tüm Çin tarihine tanık oldu. Qin Shihuang Mezarı’nın büyük tarihi değer taşımasından dolayı,

Qin Shihuang Mezarı ve Yeraltı Heykel Ordusu, 1987 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasları Listesi’ne alındı









8-Capuchin Catacombs of Palermo/İTALYA


İtalya'nın Sicilya bölgesinde bulunan ve 16. yy'da kurulan kilisede bulunan rahipler 19.yüz yıla kadar görülmedik bir uygulama başlattılar.Fransiskan Rahipleri ölenlerin vucütlarını mumlayarak günlük kıyafetlerini giydirip kilisenin altındaki bölmelerde toplamaya başladı.


Ölülerin bir kısmını raflara dizen rahipler bazılarını da duvarlara astı.Kasabanın önemli ve zengin insanlarının giysileri her yıl yenilenirken fakirlere dokunulmadı.


En son işlemi 19. yy başında yapan rahipler raflara ve duvarlara 8 bin kişiyi mumyalayarak dizdi.


Bu inanılmaz mezarın ortaya çıkarılması hristiyan aleminde şok etkisi yaptı.Papa'nın kararıyla bu işlemden vazgeçildi







9-Sedlec Ossuary/ÇEK CUMHURİYETİ


Asıl adı kostnice Sedlec (ya da İngilizcesiyle "Sedlec Ossuary") olan Sedlec Şapeli, Çek Cumhuriyeti'nin Kutna Hora şehrinin Sedlec mahallesinde bulunan Tüm Azizler Kilisesi mezarlığında konumlanmıştır.

Katolik kilisesi'ne bağlı olan bu küçük şapelin son derece ilginç bir özelliği, dünya çapında pek çok kişinin kendisinden haberdar olmasını sağlıyor. Şapel ( ya da anlamı kemik

kuyusu ya da kemik deposu şeklinde tercüme edilebilecek olan "ossuary"), döşeme ve dekorasyonunda kullanılan 40,000 (yazı ile kırk bin) kadar insan iskeleti ile tanınıyor ve muhtemelen pek çoğunuzun posta kutusuna da bu özelliği ile konuk olmuş durumda.


Bohemya kralı II. Otakar tarafından kutsal topraklara gönderilen Sedlec Manastırı başkeşişi Henry, bu kutsal görevinden dönerken Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği Golgota tepesinden (Golgota aramca "kafatası'nın yeri" anlamına gelmektedir. Tepenin bu adı almasının sebebi, Adem'in kafatasının burada olduğu inanışıdır) getirdiği bir miktar toprağı manastırın mezarlığına serpmiştir. Bu olayın duyulması, manastırın mezarlığının Orta Avrupa'da

oldukça popülerlik kazanmasını sağlamıştır. 14. yüzyılın ortalarındaki kara ölüm ya da veba salgını ile 15. yüzyıl başlarındaki Hussitler Savaşları nedeniyle mezarlık alanı genişletilmiştir.


1400 yılından sonra keşişlerden birisi tarafından mezar alanının ortasına Gotik tarzda bir kilise inşa edilmiştir. İnşa edilen kilisenin yanında, inşaat sırasında çıkartılan kemiklerin depolanması için kurulan küçük bir şapel kurulmuştur. Efsaneye göre 1511 yılındsa kemiklerin çıkartılması ve depolanması işlemi için yarı kör bir keşiş görevlendirilmiştir.


Şapel 1703-1710 yılları arasında İtalyan asıllı Çek mimar Jan Santini Aichel tarafından Çek barok tarzında yeniden inşa edilen şapel biraz daha genişletilmiştir. 1870 yılında ise Çek ahşap oyma ustası František Rint, kemikleri düzenlemesi için görevlendirilmiş ve şapelin bugünkü haline gelmesinden sorumludur. Rint, kemikleri kullanarak şapelin duvarlarından

birisine imzasını atmayı da ihmal etmemiştir. Rint'in yaptığı iş kesinlikle akıl almaz. Ancak şapelin ortasında bulunan dev şamdan (ya da avize) en ilginç çalışmasıdır. Şamdan insan vücudunda bulunan bütün kemikleri içermektedir.


1970 yılında Çek gerçeküstücü sanatçı Jan Svankmajer, şapelin bir belgeselini yaptı. Şapelin görüntülerinin hızlı ve kabus benzeri kurgulanması ile üretilen on dakikalık belgesel, tur rehberlerinden birisinin sunumuna ait ses kaydı ile birlikte tamamlanmış ancak Çek Komünist otoritelerince yasaklanan bu ses bantının yerine kısa sözlü bir girizgahı takiben Jacques Prévert'in "Comment dessiner le portrait d'un oiseau" (Bir

kuşun resmi nasıl çizilir) şiirinin Zdeněk Liška tarafından yapılan bir caz düzenlemesi eklenmiştir







10-Taj Mahal/HİNDİSTAN

Taç Mahal, Hindistan Türk İmparatorluğu'nun Timuroğulları hanedanının 5. hükümdarı Şah Cihan -Şah-ı Cihan (Dünyanın şahı)-(1593-1666) tarafından, o zamanki imparatorluğun başkenti olan Hindistan'in Agra şehrinde, Jumna (Yamuna) Nehri'nin kıyısında yaptırılmıştır. (Babür Şah'ın kurduğu Hint-Türk İmparatorluğu, Hindistan'da 332 yıl (1526-1858) egemen oldu.)


Dünyada aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabul edilen bu türbe, Şah Cihan'ın büyük bir aşkla sevdiği eşi Arcümend Banu'nun, (Mümtaz Banu Begüm) doğum sırasında ölümü üzerine, onun hatırasına yaptırılmıştır.


Yapının mimarları; Mimar Sinan'ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazılari yazan Hattat Serdar Efendi, eserin yapimi için Şah Cihan tarafından İstanbul'dan davet edilmişlerdi. 1630'da inşaasına başlanan eser, 22 yil sonra 1652'de tamamlanmıştır.


Taç Mahal'in yapımında parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer kullanılmistır. Aynı mermerden yapılan ve yerden yüksekliği 82 metre olan kubbe, Mimar İsmail Efendi tarafından yapılmıştır.


Kubbe üzerinde altınlı bir alem vardır. Türbenin beyaz mermerden 4 minaresi vardır. Anıtın dört yanına Hattat İsmail Efendi tarafından Yasin suresinin tamamı yazılmıştır.


İnşaatta çok sayıda ustanın da yanısıra, günde 20 bin işçinin çalışmasıyla türbe 1643'te, çevresindeki avlu ve yapılar 1649'da bitirildi. Tac Mahal, 22 yılda 1653'te bütünüyle tamamlandı.

Agra ilinin dışında Yamuna Irmağı'nın kıyısında, 305x580 metre ölçülerinde dikdörtgen avluda yer alan Tac Mahal, dört cephesinin ortalarında 33 metre yüksekliğindeki taç kapılarıyla 75 metre yüksekliğindeki anıt kubbeyi çevreliyor.


İç mekanı örten 30 metre yüksekliğindeki alt kubbeyle üst kubbe arasında türbe mekanı kadar ölü hacim var.Mümtaz Mahal ve Şah Cihan'in sandukaları üst katta, kubbenin altındadır.


Sandukaların bulunduğu yerdeki kubbede insan ağzından çıkan her ses 7 kez yankılanacak şekilde bir akustiğe sahiptir. Şah'ın ve eşinin asıl lahitleri ise, en alt katta bulunmaktadir.


Taç Mahal'in yüzbinlerce akik, sedef ve firuze gömülü olan duvarlarında ayrıca 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet çok iri inci vardır.


Romantik görünüşü ile herkesi büyüleyen, Doğulu Batılı birçok ünlü yazar ve şaire ilham kaynağı olan Taç Mahal, mehtaplı gecelerde bile aydan daha parlak görünür.


EFSANELERİNDEN BİRİ

Bir isyanı bastırmak için ordularıyla Burhanpur'a giden Şah Cihan'a, dokuz aylık hamile olmasına rağmen her zamanki gibi eşi Mümtaz Mahal de eşlik etmişti. Mümtaz Mahal, 14. çocuklarını doğururken öldü.


(1631) Şah Cihan, eşinin ölümünden sonra 2 yıl yas tuttu. Artık devlet işlerine ilgisini kaybeden hükümdar, teselliyi sanat ve mimaride buldu.


Eşinin ölümünden 6 ay sonra Taç Mahal'in temeli atıldı.


Efsaneye göre kubbeyi desteklemek için yapılan iskele, kubbeden daha fazla masraf ve iş gücü gerektirmişti. İnşaatın bitimine yakın Şah Cihan'a iskeleti sökmenin 5 yıl alacağı bilgisi verilmesi üzerine Şah Cihan, herkesin söktüğü tuğlanın kendisine kalacağı şeklinde bir emir yayınlamış ve iskele bir gecede sökülmüştü.


Tac Mahal, 1983’ten bu yana UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır








Kaynak
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol